AMASYA HAKKINDA BİLGİLER,AMASYA ŞEĞRİ
AMASYA HAKKINDA BİLGİLER
AMASYA (ŞEHZADELER ŞEHRİ)
Amasya, eski tarihlerde Harşena adıyla bilinir.
Amasya''ya hangi sıkıntı ile girilirse girilsin insanın
gönlü rahatlar, huzur bulur. Her türlü sıkıntıdan uzaklaşır.
Mısır gibi şöhretlidir. Nil gibi nehri vardır. Akan ırmağı hayat
suyudur. Çok temiz ve çok
ve güzel manzaralıdır.
Arkeolojik bulgulara göre Amasya''nın 7500 yıl öncesine
(M.Ö. 5500) kadar uzanan bir geçmişi vardır. O dönemden
itibaren Hititlerden Perslere, Romalılardan Osmanlılara
kadar çok
Bunun neticesi
haline gelmiş, dünyaca ünlü bilim ve sanat insanları yetiştirmiştir.
Lokman Hekim, dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon, ilk kadın divan
şairi Mihri Hatun, hattatlar piri Şeyh Hamdullah bunlardan sadece
bir kaçıdır.
Yeşilırmak boyunca dizilmiş "Yalıboyu evleri", Dünya'da ilk defa
akıl hastalarının müzik ve su sesiyle tedavi edildiği Darüşşifa
(Bimarhane), dağlara oyulmuş bulunan ve Amasya'nın her
yerinden görülebilen Kral Kaya Mezarları, Ferhat'ın Şirin'e
kavuşmak için kazdığı "Ferhat su kanalı", adı Amasya ile
özdeşleşen "Misket Elması", Borabay gölü, kaplıcalar ve
diğer doğal güzellikler Amasya'nın mutlaka ziyaret edilmesi
gereken bir belde olmasını sağlamaktadır.
AmasyA Coğrafi;
İL VE ÇEVRESİNİN COĞRAFİ DURUMU
Coğrafi Konum: Karadeniz Bölgesi'nin Orta Karadeniz
Bölümü
ve Ülke toplam alanının % 07'sini kaplayan Amasya
, 35°00', 36°30' doğu boylamları, 40 °15', 41°03' kuzey
enlemleri arasında kalan 5520 km2'lik bir alana sahiptir.
Doğuda Tokat, güneyde Tokat ve Yozgat, batıda Çorum,
Kuzeyde Samsun illeriyle çevrilidir. İl'de merkez ile birlikte
7 ilçe, 22 belde ve 349 köy bulunmaktadır. 1997 Genel Nüfus
Sayımına göre Amasya'nın toplam nüfusu 344.048 olup, nüfus
yoğunluğu km2'ye 65 kişidir. İl merkezinde rakım 411.69
metredir.
-AmasyA Tarihsel;
Amasya’da ilk yerleşimin M.Ö. 5500 yıllarına dek uzandığı
ve kesintisiz olarak günümüze dek sürdüğü iddia edilmektedir.
Bazı kaynaklara göre ise bu tarih M.Ö. 13000. Amasya tarihi
boyunca Hititler, Phyrigler, Kimmerler, Amazonlar başta
olmak üzere 11 medeniyeti misafir etmiş.
Alparslan’ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi’nin
1075 yılında kenti fethetmesi üzerine ise Amasya’da ilk
Türk egemenliği kurulmuş ve Amasya uzun bir dönem
çeşitli beyliklere yurt olmuştur.
AMASYA GENELGESİ (BİLDİRİSİ) 21-22 Haziran 1919
Havza'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Mustafa
Kemal ve arkadaşları, 12 Haziran 1919'da Amasya'ya geçtiler.
Milli Mücadele çalışmalarını sürdüren Mustafa Kemal, Hüseyin
Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy birlikte Amasya
Genelgesi'ni hazırladılar. Hazırlanan bildiri, Erzurum'da 15.
Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e sunuldu. O'nun da
onayının alınmasından sonra, bildiri, 22 Haziran 1919'da tüm
mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla Abdurrahman
Rahmi Efendi tarafından ulaştırıldı. Amasya Genelgesi, milli
mücadelenin temel gerekçe, amaç ve yöntemini ilk olarak
belirtmiş oldu. Amasya Genelgesi'nin yayınlanması
da bulunan işgal güçlerinin tepkisini çekmişti. Özellikle
istanbulda İngilizlerin, Mustafa Kemal'i geri getirmek için
İstanbul Hükümeti üzerindeki baskıları iyice artmıştı.
Mustafa Kemal, İstanbul'a dönmediği için daha sonra
görevinden alınacaktır. O sırada İçişleri Bakanı olan ve
Milli Mücadele'ye sıcak bakmayan Ali Kemal Bey, bir genelge
yayınlayarak, Mustafa Kemal'in iyi bir asker olduğunu, fakat
İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını duyurmuştur.
Amasya Genelgesi'nin içeriği şöyledir:
Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.
İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine
getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş
göstermektedir.
Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek
ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir
ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.
Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta bir
kongre toplanacaktır.
Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç
mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere yola çıkarılması
gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak
cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde tutulması
ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde, seyahatlerini
kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.
Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre
toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de
Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas
genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir.
OSMANLI PADİŞAHLARI
-Sultan ll. Murad çocukluğu Amasya'da geçti.
Sultan İkinci Murat
Babasi Çelebi Sultan Mehmed
Annesi . Emine Hatun
Dogumu : 1402
Vefati .3 şubat 1451
Saltanatı : 1421 - 1451 (30) sene
İkinci Murad, uzun boylu, beyaz tenli, doğan burunlu
ve gayet güzel yüzlü bir padişahtı.
II. BAYEZİD
II. Bayezid 1454 tarihinde Amasya'ya vali atanır.
Henüz 7 yaşındadır. II. Bayezid döneminde Amasya tam
bir bilim ve sanat merkezi haline gelir: öyle ki şehirde, bir
kadın şairin (Mihri Hatun) yetişmesine olanak tanıyacak bir
kültür ortamı vardır. II. Bayezid, Fatih Sultan Mehmet'in ölümü
üzerine Osmanlı Devleti'nin 8. padişahı olur. Bayezid'in büyük
oğlu Şehzade Ahmet Amasya'ya vali olarak atanır ve 1481 - 1512
yılları arasında bu şehirde valilik yapar. Edebiyata ve ve musıkiye
düşkün olduğu için bir çok sanatçı Amasya'da toplanır
ŞEHZADE AHMET, Şah İsmail'in Anadolu'da oluşturduğu tehdidi
fark edemez. Şiilerle savaşması gerekirken padişah olmak üzere
Amasya'yı terk eder. Ama bu sırada Yavuz Sultan Selim tahta
geçmiştir bile. Şehzade Ahmet de Amasya'ya dönerek bağımsızlığını
ilan eder, adına hutbe okutur. 1513 yılında Amasya'dan ayrılır,
Yenişehir'de Sultan Selim ile savaşır ve yenilerek öldürülür.
YAVUZ SULTAN SELİM
Çaldıran zaferinden sonra 1515 yılının kışını Amasya'da geçirir.
1516 yılında da Mısır seferine çıkar. Fakat, ağabeyinin oğlu Murad
ve taraftarları bu sırada Amasya ve bölgesinde Celali isyanlarını
çıkarırlar. Bölgedeki huzursuzluklar yüzünden Rum eyaletinin
merkezi Amasya'dan Sivas'a kaydırılır.
Şehzade Mustafa Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu1538'de
Amasya'ya vali olmuş ve bu görevi 1553'e kadar yürütmüştür.
Bu dönemde kendini hem halka hem de şehrin ileri gelenlerine
çok sevdirmiştir. Fakat düzenlenen bir tertip sonucunda Konya'da
öldürülmüştür. Bu duruma çok üzülen Amasya halkı ve ileri
gelenleri Kanuniye gücenmişlerdir.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
1554 yılında Amasya'ya gelir ve 6 ay burada kalır.
Amasyalılardaki bu üzüntüyü gidermek amacıyla
bir yıllık vergiyi affeder, tımarlı sipahileri terhis eder.
Bu arada da bir çok diplomatik faaliyetlerde bulunur,
çeşitli ülkelerin elçilerini kabul eder. 1555 Haziran'ında şehirden ayrılır.
Kanuni'nin büyük oğlu Şehzade Bayezid Amasya'ya vali olarak atanır.
Fakat babasıyla ters düşmesi ve kardeşiyle taht mücadelesine
girmesi ve bu mücadeleyi kaybetmesi sonucu 1559'da İran'a iltica eder.
Bu olaydan sonra Amasya ve civarında bir çok isyan hareketi
görülür. Bu hareketler Amasya'da hem maddi hem de manevi
bir çok zarara yol açar. Fakat 1919 yılına kadar, bunlardan
başka önemli bir olay olmaz.
Garip Hafız'ın Hayatı
1903 yılında Erzurum'da Cedit Mahallesinde doğmuştur.
Mısırlı oğulları olarak bilinen aileye mensuptur. Babası
Bezzaz Mustafa Efendi, Dedesi Süvari Albay Hacı Mehmet
Efendidir. Baba tarafından soyu İsmail Fakirullah'a ve
Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya dayanır. Soy kütüğü ve aile
mühürleri Rus savaşı sırasında kaybolmuştur.(Kaynak :
Prof. Dr. Kenan Erzurumlu'ya ait Web Sayfasıdır)
PİR İLYAS
Asıl ismi, Şücaeddin İlyas'tır. Amasya'da doğmuştur.
Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmed zamanlarında yaşamıştır.
Hem dini hem de bilimsel alanlarda eğitim görmüştür.
Ankara savaşından sonra Anadolu Timur'un egemenliğine
girmiş, Amasya'ya da Melik Nasuriddin Bahtiyar Bey atanmıştır.
Fakat Amasyalılar Nasuriddin'i istememişler, bunun üzerine
Timur da Amasyalı alimleri imtihana almıştır. Sorduğu sorular,
aralarında Pir İlyas'ın da bulunduğu bir grup ilim adamı tarafında
yanıtlanmıştır. Aldığı cevaplardan memnun olan Timur, Amasya'nın
yönetiminde, Amasyalıların istediği yönde değişiklik yapmıştır.
Kendisine gelen heyeti de Sücaaddin İlyas hariç geri göndermiştir.
Sücaaddin Timur'un yanında çeşitli ilimleri araştırmakla büyük bir ün
ve itibar kazanmıştır. Timur daha iyi yetişmesi için onu Türkistan'da
buluna Şirvan ailesinin yanına göndermiş, ona ihtiyaçlarını karşılayacak
kadar bir maaş bağlatmıştır. Pir İlyas Şirvanda kadılık ve öğretmenlik
yapmıştır. Daha sonra Amasya'ya dönmüş, Gümüşlü camii'nin
yanında bulunan Gümüşlüzâde Dergah'ında talebe yetiştirmiştir.
14433 tarihinde Amasya'da vefat etmiştir.
AKŞEMSEDDİN
Klasik medrese eğitimini Amasya'da gördü. İlk tahsilini
tamamladıktan sonra Halep'e gitti. Bu yolculuk sırasında
gördüğü bir rüyadan dolayı Ankara'ya döndü ve Hacı Bayram
Veli'nin müridi oldu. Sultan Murad, yeni doğan oğlu Mehmed
(Fatih) için bir lâlâ isteyince, Hacı Bayram Veli Akşemseddin'i
tavsiye etti. Böylece Akşemseddin Şehzade Mehmed'in lâlâsı
oldu. Hocası olarak Sultan Mehmed'i İstanbul'un fethine hazırladı.
Tıp alanında yaptığı buluşlar ve yazdığı kitaplarla da tanınmaktadır.
1459 yılında Göynük'te vefat etti.
YAKUT'-ÜL MUSTA'SSIMÎ
Amasya'nın, daha sonra kendi adıyla anılmaya başlanan Yakutiye
Mahallesinde (Bimarhane'nin bulunduğu bölge) doğdu. İslam hukuku
uzmanı, şair ve yazardı. Hattın kurallarını ve inceliklerini öğrendi.
Kendinden önce gelen ustaların çalışmalarını inceleyerek kendine
özgü mükemmel bir teknik buldu. Kolaylıkla okunan, güzelliğin
doruğundaki yazıları, hem özgün, hem de yüreği okşayan bir estetik
güce sahipti. Yâkut, İslam yazısının altı çeşidini, bütün kurallarıyla
tamamlayıp yazmayı başarmış, ayrıca bu yazıların yazılmasında
kullanılan kamış kalemin ağzını eğri kesmeyi icat ederek hat sanatına
ayrı bir güzellik kazandırmıştır. Binden fazla Kur'an-ı Kerim
yazdığı iddia edilir. 1298 yılında vefat etmiştir. Mezarı Irak'tadır.
FERHAT ile ŞİRİN
Efsaneye göre Ferhat, Persler döneminde yaşamış ünlü bir
nakkaştır. Sultan Mehmet’e Banu'nun kız kardeşi Şirin için
yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görür ve
birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, Sultan'a haber salarak
Şirin'i istetir. Sultan, kız kardeşini vermek istemez. Ferhat'ı
oyalamak için Elma Dağı'nı delip şehre su getirmesini şart
koşar. Ferhat, sevdanın verdiği aşkla dağları delmeye başlar.
Mehmet’e Banu, dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak
üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek, Şirin'in
öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde
tuttuğu külüngü havaya atar, düşen külünk Ferhat'ın başına
isabet eder ver Ferhat orada ölür. Ferhat'ın acı haberini alan
Şirin korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir.Ferhat'ın
öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan aşağı
yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi, can verdikleri
kayalıklarda yan yana gömerler.
Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş.
Tam birbirlerine kavuşmak üzereyken, mezarların
kara çalı peyda olur, iki gülün kavuşmalarını engellermiş.
istanbulda İngilizlerin, Mustafa Kemal'i geri getirmek için
İstanbul Hükümeti üzerindeki baskıları iyice artmıştı.
Mustafa Kemal, İstanbul'a dönmediği için daha sonra
görevinden alınacaktır. O sırada İçişleri Bakanı olan ve
Milli Mücadele'ye sıcak bakmayan Ali Kemal Bey, bir genelge
yayınlayarak, Mustafa Kemal'in iyi bir asker olduğunu, fakat
İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını duyurmuştur.
Amasya Genelgesi'nin içeriği şöyledir:
Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.
İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine
getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş
göstermektedir.
Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek
ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir
ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.
Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta bir
kongre toplanacaktır.
Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç
mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere yola çıkarılması
gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak
cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde tutulması
ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde, seyahatlerini
kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.
Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre
toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de
Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas
genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir.
OSMANLI PADİŞAHLARI
-Sultan ll. Murad çocukluğu Amasya'da geçti.
Sultan İkinci Murat
Babasi Çelebi Sultan Mehmed
Annesi . Emine Hatun
Dogumu : 1402
Vefati .3 şubat 1451
Saltanatı : 1421 - 1451 (30) sene
İkinci Murad, uzun boylu, beyaz tenli, doğan burunlu
ve gayet güzel yüzlü bir padişahtı.
II. BAYEZİD
II. Bayezid 1454 tarihinde Amasya'ya vali atanır.
Henüz 7 yaşındadır. II. Bayezid döneminde Amasya tam
bir bilim ve sanat merkezi haline gelir: öyle ki şehirde, bir
kadın şairin (Mihri Hatun) yetişmesine olanak tanıyacak bir
kültür ortamı vardır. II. Bayezid, Fatih Sultan Mehmet'in ölümü
üzerine Osmanlı Devleti'nin 8. padişahı olur. Bayezid'in büyük
oğlu Şehzade Ahmet Amasya'ya vali olarak atanır ve 1481 - 1512
yılları arasında bu şehirde valilik yapar. Edebiyata ve ve musıkiye
düşkün olduğu için bir çok sanatçı Amasya'da toplanır
ŞEHZADE AHMET, Şah İsmail'in Anadolu'da oluşturduğu tehdidi
fark edemez. Şiilerle savaşması gerekirken padişah olmak üzere
Amasya'yı terk eder. Ama bu sırada Yavuz Sultan Selim tahta
geçmiştir bile. Şehzade Ahmet de Amasya'ya dönerek bağımsızlığını
ilan eder, adına hutbe okutur. 1513 yılında Amasya'dan ayrılır,
Yenişehir'de Sultan Selim ile savaşır ve yenilerek öldürülür.
YAVUZ SULTAN SELİM
Çaldıran zaferinden sonra 1515 yılının kışını Amasya'da geçirir.
1516 yılında da Mısır seferine çıkar. Fakat, ağabeyinin oğlu Murad
ve taraftarları bu sırada Amasya ve bölgesinde Celali isyanlarını
çıkarırlar. Bölgedeki huzursuzluklar yüzünden Rum eyaletinin
merkezi Amasya'dan Sivas'a kaydırılır.
Şehzade Mustafa Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu1538'de
Amasya'ya vali olmuş ve bu görevi 1553'e kadar yürütmüştür.
Bu dönemde kendini hem halka hem de şehrin ileri gelenlerine
çok sevdirmiştir. Fakat düzenlenen bir tertip sonucunda Konya'da
öldürülmüştür. Bu duruma çok üzülen Amasya halkı ve ileri
gelenleri Kanuniye gücenmişlerdir.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
1554 yılında Amasya'ya gelir ve 6 ay burada kalır.
Amasyalılardaki bu üzüntüyü gidermek amacıyla
bir yıllık vergiyi affeder, tımarlı sipahileri terhis eder.
Bu arada da bir çok diplomatik faaliyetlerde bulunur,
çeşitli ülkelerin elçilerini kabul eder. 1555 Haziran'ında şehirden ayrılır.
Kanuni'nin büyük oğlu Şehzade Bayezid Amasya'ya vali olarak atanır.
Fakat babasıyla ters düşmesi ve kardeşiyle taht mücadelesine
girmesi ve bu mücadeleyi kaybetmesi sonucu 1559'da İran'a iltica eder.
Bu olaydan sonra Amasya ve civarında bir çok isyan hareketi
görülür. Bu hareketler Amasya'da hem maddi hem de manevi
bir çok zarara yol açar. Fakat 1919 yılına kadar, bunlardan
başka önemli bir olay olmaz.
Garip Hafız'ın Hayatı
1903 yılında Erzurum'da Cedit Mahallesinde doğmuştur.
Mısırlı oğulları olarak bilinen aileye mensuptur. Babası
Bezzaz Mustafa Efendi, Dedesi Süvari Albay Hacı Mehmet
Efendidir. Baba tarafından soyu İsmail Fakirullah'a ve
Erzurumlu İbrahim Hakkı'ya dayanır. Soy kütüğü ve aile
mühürleri Rus savaşı sırasında kaybolmuştur.(Kaynak :
Prof. Dr. Kenan Erzurumlu'ya ait Web Sayfasıdır)
PİR İLYAS
Asıl ismi, Şücaeddin İlyas'tır. Amasya'da doğmuştur.
Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmed zamanlarında yaşamıştır.
Hem dini hem de bilimsel alanlarda eğitim görmüştür.
Ankara savaşından sonra Anadolu Timur'un egemenliğine
girmiş, Amasya'ya da Melik Nasuriddin Bahtiyar Bey atanmıştır.
Fakat Amasyalılar Nasuriddin'i istememişler, bunun üzerine
Timur da Amasyalı alimleri imtihana almıştır. Sorduğu sorular,
aralarında Pir İlyas'ın da bulunduğu bir grup ilim adamı tarafında
yanıtlanmıştır. Aldığı cevaplardan memnun olan Timur, Amasya'nın
yönetiminde, Amasyalıların istediği yönde değişiklik yapmıştır.
Kendisine gelen heyeti de Sücaaddin İlyas hariç geri göndermiştir.
Sücaaddin Timur'un yanında çeşitli ilimleri araştırmakla büyük bir ün
ve itibar kazanmıştır. Timur daha iyi yetişmesi için onu Türkistan'da
buluna Şirvan ailesinin yanına göndermiş, ona ihtiyaçlarını karşılayacak
kadar bir maaş bağlatmıştır. Pir İlyas Şirvanda kadılık ve öğretmenlik
yapmıştır. Daha sonra Amasya'ya dönmüş, Gümüşlü camii'nin
yanında bulunan Gümüşlüzâde Dergah'ında talebe yetiştirmiştir.
14433 tarihinde Amasya'da vefat etmiştir.
AKŞEMSEDDİN
Klasik medrese eğitimini Amasya'da gördü. İlk tahsilini
tamamladıktan sonra Halep'e gitti. Bu yolculuk sırasında
gördüğü bir rüyadan dolayı Ankara'ya döndü ve Hacı Bayram
Veli'nin müridi oldu. Sultan Murad, yeni doğan oğlu Mehmed
(Fatih) için bir lâlâ isteyince, Hacı Bayram Veli Akşemseddin'i
tavsiye etti. Böylece Akşemseddin Şehzade Mehmed'in lâlâsı
oldu. Hocası olarak Sultan Mehmed'i İstanbul'un fethine hazırladı.
Tıp alanında yaptığı buluşlar ve yazdığı kitaplarla da tanınmaktadır.
1459 yılında Göynük'te vefat etti.
YAKUT'-ÜL MUSTA'SSIMÎ
Amasya'nın, daha sonra kendi adıyla anılmaya başlanan Yakutiye
Mahallesinde (Bimarhane'nin bulunduğu bölge) doğdu. İslam hukuku
uzmanı, şair ve yazardı. Hattın kurallarını ve inceliklerini öğrendi.
Kendinden önce gelen ustaların çalışmalarını inceleyerek kendine
özgü mükemmel bir teknik buldu. Kolaylıkla okunan, güzelliğin
doruğundaki yazıları, hem özgün, hem de yüreği okşayan bir estetik
güce sahipti. Yâkut, İslam yazısının altı çeşidini, bütün kurallarıyla
tamamlayıp yazmayı başarmış, ayrıca bu yazıların yazılmasında
kullanılan kamış kalemin ağzını eğri kesmeyi icat ederek hat sanatına
ayrı bir güzellik kazandırmıştır. Binden fazla Kur'an-ı Kerim
yazdığı iddia edilir. 1298 yılında vefat etmiştir. Mezarı Irak'tadır.
FERHAT ile ŞİRİN
Efsaneye göre Ferhat, Persler döneminde yaşamış ünlü bir
nakkaştır. Sultan Mehmet’e Banu'nun kız kardeşi Şirin için
yaptırdığı köşkün süslemelerini yaparken Şirin'i görür ve
birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, Sultan'a haber salarak
Şirin'i istetir. Sultan, kız kardeşini vermek istemez. Ferhat'ı
oyalamak için Elma Dağı'nı delip şehre su getirmesini şart
koşar. Ferhat, sevdanın verdiği aşkla dağları delmeye başlar.
Mehmet’e Banu, dağı delip suyun akacağı kanalı tamamlamak
üzere olan Ferhat'ın yanına yaşlı dadısını göndererek, Şirin'in
öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat, bu acı haber üzerine, elinde
tuttuğu külüngü havaya atar, düşen külünk Ferhat'ın başına
isabet eder ver Ferhat orada ölür. Ferhat'ın acı haberini alan
Şirin korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir.Ferhat'ın
öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan aşağı
yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi, can verdikleri
kayalıklarda yan yana gömerler.
Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş.
Tam birbirlerine kavuşmak üzereyken, mezarların
kara çalı peyda olur, iki gülün kavuşmalarını engellermiş.