BULMACA SÖZLÜĞÜ E HARFİ

E


*ELEMENTLER*

Aktinyum:AC
Altın:AU
Alüminyum:AL
Amerikyum:AM
AntimonB
Argon:AR
Arsenik:AS
Astatin:AT
Bakır:CU
Baryum:BA
Berilyum:BE
Berkelyum:BK
Bizmut:Bİ
Bohriyum:BH
Brom:BR

Çinko:ZN
Civa:HG
DarmstadtiumS
DasprosyumY
Demir:FE
DisprosyumY
DubniyumB
Einsteiniyum:ES
Erbiyum:ER
Europiyum:EU
Fermiyum:FM
Fransiyum:FR
Gadolinyum:GD
Galyum:GA
Germanyum:GE
Gümüş:AG
Hafniyum:HF
Hahnyum:HA
Hassiyum:HS
Helyum:HE
Holmiyum:HO
İllunyum:İL
Indiyum:IN
İridyum:IR
İterbiyum:YB
Kadmiyum:CD
KalayN
Kaliforniyum:CF
Kalsiyum:CA
Klor:CL
Kobalt:CO
Kripton:KR
Krom:CR
Kuriyum:CM
Kurşun:PB
Kurtçatovyum:KU
Lantan:LA
Lavrensyum:LR
Lityum:Lİ
Lorentiyum:LR
Lümen:LM
Lutesyum:LU
Magnezyum:MG
Mangan:MN
Mangenez:MN
Masiruyum:MA
Meitneryum:MT
Mendelevyum:MD
Molimden:MO
Neodmiyum:ND
Neon:NE
Neptünyum:NP
Nikel:Nİ
Nilsbohryum:HA
Niobyum:NB
Nobelyum:NO
Osmiyum:OS
Palladyum:PD
Platin:PT
Plutonyum:PU
Polonyum:PO
Praseodmiyum:PR
Proaktinyum:PA
Promethiyum:PM
Radon:RN
Radyum:RA
Renyum:RE
Rhodiyim:RH
Rubidyum:RB
Ruthenyum:RU
Rutherfordyum:RF
SamaryumM
SeaborgiyumG
SelenyumE
Seryum:CE
Sezyum:CS
Silisyumİ
SkandiyumC
Sodyum:NA
Strontiyum:RB
Talyum:TL
Tantalyum:TA
Tekhnetyum:TC
Tellür:TE
Terbiyum:TB
Titanyum:Tİ
Toryum:TH
Tuliyum:TM
Yuropyum:EU
Zirkon:ZR


Ebabil kuşu.:EBREHE

Ebcet hesabında otuz sayısının adı.:LAM

Ebedi,sonsuz.:HALİT

Ebegümecigillerden bir bitki.:BAMYA

Ebru sanatında,kırmızı boya elde etmekte kullanılan iyi cins bir toprak.:GÜLBAHAR

Eceabat’ın eski adı.:MAYDOS

Eczacılık. : İSPENÇİYARİ

Eczacılıkta kullanılan bir bitki,eşek kulağı.:KARAKAFES

Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.:KARAYA

Eczacılıkta, parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN

Edat. : İLGEÇ

Edebiyat yapıtlarını sinema,televizyon ve radyonun teknik olanaklarına uygun duruma getirmek.:UYARLAMAK

Edebiyat,müzik ve plastik sanatlarda geleneklere bağlı kalma eğilimi.:AKADEMİZM

Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak 1910’da kurulan edebi topluluk. : FECRİ ATİ

Edebiyatta anlatımın konuyla bağdaşması,tutarlık.:İNSİCAM

Edebiyatta anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk.:FESAHAT

Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.:HEZEL

Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.:CİNAS

Edebiyatta ve müzikte,kır hayatını ve törelerini anlatan eser.:PASTORAL

Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda kullanma sanatı.:İHAM

Edebiyatta,kişileştirilen varlıklara,hayali yaratıklara söz söyletme sanatı,dillendirme.:İNTAK

Edebiyatta,sözün düzgün ve tutarlı,birbirine bağlanarak söylenmesi.:İNSİCAM

Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET

Edepsiz,şirret.:ZİLLİMAŞA

Edipler. : UDEBA

Edirne ilinde bir dere.:PRAVADİ

Edirne yöresinde yaşayan Çingenelerin geleneksel bahar eğlencelerine verilen ad. : KAKAVA

Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı.: BELMUS

Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.:BÜCÜRMENE

Edirne’nin Enez ilçesinde bir göl.:LAMPARO

Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS

Edmond Rostad’ın ünlü oyunu.:CYRANO DE BERGERAC (Sirano dö Berjerak)

Efe.:ZEYBEK

Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA

Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.:RONİN

Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE

Efes’te bir tapınak. : SERAPİS

Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.:LEYLAK

Efsane köpek.:KITMİR

Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.:ABIHAYAT

Efsanevi Argos kralı.:AGAMEMNON

Efsanevi bir kuş. : SİMURG

Eftalitler de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.:AKHUNLAR

Ege bölgesi kıyılarında,Edremit Körfezinin kuzeybatı ucunda,Ali bey Adası olarak da bilinen ada.:CUNDA

Ege bölgesinde bir dağ.:YUNT

Ege bölgesinde de yetişen ve antik çağlarda meşale olarak kullanılan,sarı çiçekli bir bitki.:ATKASNAĞI

Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS

Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP

Ege bölgesinde yetişen,özellikle iplere dizilip satılan bir çiçek.:SELLUKA

Ege bölgesindeki Yunt dağlarında yaşayan Yörük erkeklerinin giydiği bir çeşit ceket.:ÇETİKE

Ege bölgesine özgü bir halk oyunu. : FERAYİ:GERALİ

Ege bölgesine özgü, küçük ama lezzetli bir karides cinsi.: ÇİMÇİM

Ege denizinde,Gökçeada (İmroz) batısında,Türkiye’nin batı ucunu oluşturan burnun adı.:AVLAKA

Ege denizinin eski adı. : ADALAR DENİZİ

Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı. : ARŞİPEL

Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi. : İMBAT

Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen,tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık.:ZİVİRCİK

Ege ve Akdeniz de yaşayan eti lezzetli bir balık.:BAKALYARO

Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad.:BÜK

Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi.:NİKA

Ege ve Akdeniz’de de yaşayan yırtıcı bir balık.:ÇATALKUYRUK

Ege yöresinde körpe sürgünleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.:TİLKİŞEN

Ege yöresinde salatası yapılan lahana filizine verilen ad.:CİBEZ

Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan bir yemek. : PABUCAKİ

Ege yöresine özgü,et suyu ve unla yapılan bir çorba.:LADURİ

Egemenliğini tanıma.:BİAT

Eğerin altındaki belleme. : YUNA

Eğik olarak kesilmiş kenar. : PAH : ŞATAF

Eğilim,yönelim.:TANDANS

Eğilim.:TREND.:TRENT

Eğim ölçer. : KLİNOMETRE :EKLİMETRE

Eğirmen,kirmen.:İĞ

Eğitim bilimi. : PEDAGOJİ

Eğlencelerde kullanılmak için kendi üzerine sarılarak hazırlanan,savrulduğunda çözülen,renkli kağıttan yapılmış ince ve uzun şerit. :SERPANTİN

Eğlenceli,hafif konulu,içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı.:OPERET

Eğrelti otu,aşk merdiveni.: FUJER

Eğreti dikiş.: TEYEL

Eğretileme,istiare.:METAFOR

Eğri kunduracı bıçağı.:FALÇATA

Eğri,yamuk.:YILIK

Eğrikoca, çamurcun” gibi adlar da verilen yabanıl bir ördek. : ÇAKIRKANAT

Eğrilmek için temizlenmiş ve taranmış yumak biçiminde yün.:SÜMEK

Eğrilmekte olan yün,keten gibi şeylerin tutturulduğu,bir ucu çatal değnek.: ÖREKE

Ehli. : EVCİL

Ejderha.DRAGON

Ek çizgisi, bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. : YİV

Ek olarak,altta.:ZEYLEN

Ek süre. : MEHİL

Ek vagon.:FURGON

Ek. : LAHİKA

Eker. : MİBZER

Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad. : EYNERCİ

Ekin biçerken sıralanan işçi takımı. : HON

Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap.: ANIZ

Ekin biçilirken saptan dökülerek ertesi yıl kendiliğinden çıkan seyrek ekin.:ALAVAZDA

Ekin ekme aygıtı.:EKEK

Ekin tarlalarında biten ve morumsu renkte çiçekler açan zararlı bir bitki.:KARAMUK

Ekinler için zararlı kır bitkisi.DEVEDİKENİ

Ekinlerde başak.:KELLE

Ekinlere zararlı bir böcek.:BAMBUL

Ekip gereçleri. : EKİPAJ

Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek.:ÇİYAN

Eklembacaklıların ve kabukluların örneğini oluşturan , dayanıklı ve esnek organik madde.:KİTİN

Eklemlerdeki ağrılı hastalık. :ARTRİT

Eklemleri inceleyen anatomi dalı.:ARTROLOJİ

Eklemli bir kol üzerinde hareket eden kepçeli bir çark yada zincirle donatılmış kazı makinesi.:EKSKAVATÖR :KAZARATAR

Eklentiler. :MÜŞTEMİLAT

Ekler’ e benzer bir tür pasta. : PROFİTEROL

Ekmek içi, ceviz, zeytinyağı, sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR

Ekmek parçası, lokma. : BANAK

Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaca gerekli karışım oranı. : PAÇAL

Ekmek,peynir doğranıp,üzer,ne et suyu dökülerek yapılan bir yemek türü.:PAPARA

Ekmek,yağ,tahin ve pekmezle yapılan yiyecek.:YAĞIMCUR

Ekmek.:NAN

Ekoizm.:ALİTERASYON

Ekolojide,bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi. : NİŞ

Ekonomide “değiş tokuş, takas” anlamında kullanılan terim. : TROK

Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin rejimi. : OTARŞİ

Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem.:EKONOMETRİ

Eksen. : MİHVER

Eksik yanı olan,tamamlanmamış,kısa.:GÜDÜK

Eksik,noksan. : NAKIS

Eksiklik, kusur. : NAKISA : AĞMAN : DEFEKT

Eksiksiz olarak, bütünüyle. : KAMİLEN

Eksiksiz,kusursuz. : HAZA

Ekşimik.:KESİK

Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.:GİB

Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. : ANONA

Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş,balta girmemiş ormanlara verilen ad.:SELVA

Ekvator Ginesi’nin başkenti.:MANABO

Ekvator kuşağındaki otsu bitkilerle kaplı çayırlara verilen ad. :SAVANA

Ekvator. : EŞLEK

Ekvator’un para birimi.:SÜKRE

Ekvator’un plaka işareti.:EC

Ekzama. : MAYASIL

Ekzotermik.:ISIVEREN

El alıştırma. : MEŞK

El ayası.:RAHE

El dokuması halılarda kullanılan tek atmalı düğüm biçimi.:SİNE

El dokuması yünden yapılan üst giyeceği. : ABAYİ

El ilanı.:BROŞÜR

El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç.: KOPANAKİ

El ile dokuma. : PEMAS

El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi.:KANAVİÇE:KANAVA

El kürkü.:MANŞON

El tezgahında bez dokuyan kimse.:ÇULHA

El veya otomatik dokuma tezgahlarında atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri,uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç.:MEKİK

El ya da baş ile yapılan işaret. : İŞMAR

El yazısı çok güzel olan sanatçı.:HATTAT

El yazması kitapların sonuna güveden koruyacağına inanılarak yazılan ve tılsımlı sayılan sözcük.:KEBİKEÇ

El.DEST.:YED

Elazığ ilinde bir baraj.:CİP

Elazığ ve Diyarbakır yörelerine özgü,çökelekle yapılan bir tür gözleme.:PATİLE

Elazığ yöresinde yetiştirilen ve kaliteli bir kırmızı şarap veren üzüm cinsi.:ÖKÜZGÖZÜ

Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu. : AVREŞ

Elazığ’ın Baskil ilçesinde,ilk tunç çağına tarihlenen bir höyük.:İMİKUŞAĞI

Elazığ’ın eski adı.:ELAZİZ

Elbise plesi.:BÜZGÜ

Elbise, çamaşır” anlamında eski sözcük. : CAME

Elbise,çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene.DANTEL

Elbise,giyecek.:GEYGİ

Elbisede bir tür kol kesimi.:JAPONE

Elbiselerde kumaşların altına konulan ve beslemeye yarayan astar.:FODRA

Elçi atama onay yazısı : AGREMAN

Elçiliğe bağlı uzman:. ATAŞE

Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli. : KANÇILARYA

Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru. : KAVAS

Elde edilen başarı,verim gücü.:PERFORMANS

Elde yada makinede işlenmiş süslü şerit. : FİSTO

Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ. : KİRMAN : KİRMEN

Eldeki haritaya göre arazi üzerinde bir parseli kazıklarla belirtme.:APLİKASYON

Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. : NAPA

Ele başı. : SERGERDE

Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler.: İRİNTİ

Elek,kalbur.:GIRBAL

Elek. : KALBUR

Elektrik akım şiddeti temel birimi. yeğinlik:AMPER

Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç. :REOSTA

Elektrik direnç birimi. : OHM

Elektrik kutusu. : BUAT

Elektrik sıgası birimi. : FARAD

Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji. : KOJENERASYON

Elektrikli bir mıknatısın manyetik alanıyla indüklenen elektrik üreteci. : MANYETO

Elektriksel kapasite.:SIĞA

Elektroensefalografi’nin kısaltması.:EEG

Elektron,proton,nötron gibi atomu oluşturan parçaların her biri.:PARTİKÜL

Elektrondan ağır,protondan hafif bir atom cisimciği :MEZON

Elektronik fon transferinin kısaltması.:EFT

Eleman,unsur.: ÖGE

Elemanları belirli bir sıraya göre dizili bir kümedeki konum yada yer.:RANK

Element veya bileşikleri oluşturan ve onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim,madde.:MOLEKÜL

Elemler. : ALAM

Eleştirel basım.:EDİSYONKRİTİK

Eli açık, cömert, yiğit. : AKI: KERİM : KOÇAK

Eli ya da ayağı sakat olan kimse. : ÇOT : ŞOT

Elin ve özellikle tırnakların bakımı.:MANİKÜR

Elinden iş gelmeyen, beceriksiz ve ağır davranışlı kimseye halk arasında verilen ad. : LONGUR

Eline,ayağına çabuk,çevik,atik.:ÇALAK

Elle örülerek yapılan yassı halat.:KALÇETE

Elle sürülen, küçük çocuk arabası. : PUSET

Elle yapılan kalın,seyrek,gelişigüzel dikiş. :OYULGAMA:OYULGA

Elleri soğuktan korumak için kullanılan astarlanmış kürk,el kürkü.:MANŞON

Ellerinde,parmaklarında hiçbir sakatlık olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirmek : AGRAFİ.

Elli iki kağıtlık iki deste ile ve iki kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu.:KRAPET

Elli kağıtla oynanan bir iskambil oyunu.:FİTİL

Elli şiniklik tahıl ölçeği. : MUT

Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK

Elmas,yakut gibi değerli taşlar,mücevher.: CEVAHİR

Elmas,zümrüt vs değerli taşların tartısında kullanılan 2 desigramlık ölçü birimi.:KIRAT:KARAT

Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA

Elverişsiz durum,engel.:HANDİKAP

Elyafından ip ve çuval yapımında yararlanılan bir bitki türü.:JÜT

Emanet.İnam. : VEDİA

Embriyon,rüşeym.:OĞULCUK

Emekçi topluluğu. : PROLETARYA

Emevilerin 8. yüzyılda Bizans’a karşı giriştikleri savaşlarda öne çıkmış Arap komutanı.:BATTAL GAZİ

Emiliano Zapata’nın devrim planı. : AYALA

Emir subayı.:YAVER

Emirler. : EVAMİR

Emirlik, beylik. : EMARET

Emme,soğurma. : MAS

Emmeç. : ASPİRATÖR

Emniyet yayı. : SUSTA

Emzikli şişe.:BİBERON

En az : EKAL

En azından, hiç olmazsa. : LAAKAL

En basit konularda bile karar verip harekete geçmeyi engelleyen, hastalık derecesinde ilerlemiş irade zayıflığı. : ABULİ

En beyaz.:BEYZA

En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad. :ÇİTARİ

En büyük temsilcisi Handel olan dinsel müzik formu.:ORATORYO

En büyük ustası Montaigne olan yazı türü. : DENEME

En büyük. : EKBER : AZAM.:KÜBRA:ULU

En cömert,en şerefli.:EKREM

En çok bağlarda görülen, asalak bir mantarın oluşturduğu bitki hastalığı. : MİLDİYU

En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.:LÖS

En elverişli durum. : OPTİMUM

En eski jeolojik sistem.:AZOİK

En gelişmiş konuşma yeteneğine sahip papağan cinsi. : JAKO

En ince bulgur.DÜĞÜ

En iri geyik. : MUS

En iyi,en üstün.:ALİYYÜLALA

En iyi,en yüce yer.:SADR

En iyi.DANİSKA

En iyisi,en güzeli,en üstünü.:FERİŞTAH

En kalın sesli,yaylı bir çalgı türü.:KONTRBAS

En kısa zaman.: AN

En küçük boylu yarış yelkenlisi. : KADET

En küçük izci kuruluşu. : OBA

En küçük topçu birliği. :BATARYA

En parlak. :ENVER

En sinsi bir eza gibidir geçmeyen zaman.(Yahya Kemal)

En son. : HATEM

En tiz erkek sesi. : TENOR

En uç,en son,aşırı. : EKSTREM

En uzun yol koşusu (42,195 m’lik). : MARATON

En ünlü iki Alman destanından biri.:NİBELUNGEN

En yüksek değer.: KEMAL

En,genişlik.:ERB

Encümen. : YARKURUL:KOMİSYON:ALT KURUL

Endonezya plakası. : RI

Endonezya, Malezya gibi ülkelerde hem erkek, hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş parçası. : SARONG

Endonezya’da dolmuş olarak kullanılan üç tekerlekli araba.:BEMO

Endonezya’da düzenlenen geleneksel öküz yarışlarına verilen ad.:KARAPAN

Endonezya’da takımadalar. : ARU

Endonezya’da yakılarak açılmış tarlalarda yapılan göçebe tarımı.:LADANG

Endonezya’da yapılan ve karanfille kokulandırılan bir sigara türü.:KRETEK

Endonezya’da yaşayan ve mavi peri kuşu da denilen ötücü kuş. : İRENA

Endonezya’da yetişen bir karabiber türünün meyvelerine verilen ad. : KEBABİYE

Endonezya’nın Cava ve Bali adalarına özgü,vurmalı çalgılardan oluşan orkestra.:GAMELAN

Endonezya’nın para birimi.: RUPİ.:RUPİAH

Endonezya’nın Sumatra adasında bir bölge. : ACEH

Endonezya’nın Sumatra adasında yaşayan Müslüman bir halk.:AÇELER

Endonezya’ya özgü bir gölge oyunu.:VAYANG

Endonezya’ya özgü,daha çok vurmalı çalgılarından oluşan orkestra.:GAMELAN

Endonezya’yı oluşturan adalardan biri. : BALİ

Endülüs Emevilerinde çeşitli saray ve harem hizmetlerinde görev yapan hadım edilmiş Slav kölelerine verilen ad. :SEKALİBE

Enerji.: ERKE

Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri.:AVARIZ

Engel,uymazlık,sakınca.BEİS

Engel. : KET

Engerek yılanı. : EFİ

Enine boyuna, her yönü ile.: ARİZAMİK

Enine,enlemesine. : ARZANİ

Enis Batur’un bir romanı. : ELMA

Enli çember. : KASNAK

Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim. : CİCİM

Ensiz tahta.:TİRİZ

Epikurosçulara ve Stoacılara göre mutluluğun temeli olan mutlak ruh dinginliği.:ATARAKSİYA

Er bezi,testis.:HUSYE

Erbainden sonra gelen,31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi.: HAMSİN

Erbezlerinin yangılanıp şişmesi. : ORKİT

Erdem ve meziyette birbiriyle yarışma.:TEFAZÜL

Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. : ERAT

Erendiz Atasü’nün bir öykü kitabı. : UÇU

Erganun.:ORG

Ergenlik çağına ulaşmamış erkek çocuk.:SABİ

Erginlik.:RÜŞT

Erik,kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk. : KEDİBALI

Erim. : MENZİL

Erime durumundaki madenlerin yüzeyinde toplanan madde.DIŞIK:CÜRUF

Erime. : ZEVEBAN

Erimekte bulunan buzun sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcak ölçer.:REOMÜR

Erimekte plan buzun sıcaklığını 32 santigrat derece,kaynar suyun buhar sıcaklığını 212 santigrat derece gösterebilecek biçimde derecelenmiş bulunan bir tür termometre.:FAHRENHAYT

Eristik.DİDİŞİM

Erişim. : MUVASALA

Erişkin.:KAHİL: KAHYA

Erişmiş. : NAİL

Eritilmiş ve birazı yakılmış şekerle yapılan şekerleme.:KARAMELA

Eritre’nin başkenti.:ASMARA

Eritre’nin para birimi.:NAKFA

Eriyen elektrotla, karbondioksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG

Eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan akasya,kitre,sütleğen gibi bazı ağaçların kabuklarından sızarak donan,renksiz veya sarı kırmızımtırak renkte amorf madde. : ZAMK

Eriyik. : MAHLUL

Erkeğin eşi,zevce. :REFİKA.: AYAL:ZEVCE

Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine dayanan ideoloji.:MAŞİZM

Erkek balığın tohumu.:SÜT

Erkek boyun atkısı. FULAR

Erkek boz deveye yedi yaşından sonra verilen ad.:LÖK

Erkek cinsel organlarının işlevlerini,hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:ANDROLOJİ

Erkek çocuk. : KIZAN

Erkek dans eşi. :KAVALYE

Erkek deve,iki hörgüçlü deve.:BUĞRA

Erkek doğum hekimi.:LAVTA

Erkek evlat,oğul.:MAHDUM

Erkek geyik. : HONA

Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM

Erkek hemşire,korkunç güzel örneklerinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad.:OKSİMORON

Erkek hindi. : GURK

Erkek için yürekli,yiğit anlamında.:KOÇAK

Erkek kardeş.DADAŞ

Erkek keçi.:ERKEÇ

Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ

Erkek masajcı.:MASÖR

Erkek ördek. : SUNA

Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.:ALAGARSON

Erkek torun.:HAFİT

Erkek üreme organlarından ersuyu kanalının, kısırlaştırma ya da enfeksiyonu önleme amacıyla kesilmesi. : VAZEKTOMİ

Erkek ve dişinin birbirlerine karşı duydukları istek,şehvet.:KÖSNÜ

Erkek ya da dişi üreme hücresi. : GAMET

Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE

Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ

Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER

Erkeklerin gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde giydikleri önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı bir giysi türü.:SMOKİN

Erkeklerin giydiği,genellikle keçeden,ucu sivri veya yüksek başlık.:KÜLAH

Erkekliği güçlü,çok eski bir Mısır tanrısı.:MİN

Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM

Erkeklik organı. : ZEKER

Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET

Erken bunama. : ŞİZOFRENİ

Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE

Erken olgunlaşan ince kabuklu bir çeşit siyah üzüm.DİMNİT

Ermeni asıllı Osmanlı tiyatro oyuncusu (Aznif Hanım diye de bilinirdi).:HRAÇYA

Ermeni müziğine özgü, kavala benzer bir çalgı. : DUDUK

Ermeni saz şairlerine verilen ad. : AŞUĞ

Ermenistan’ın başkenti.:ERİVAN

Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN

Ermenistan’ın para birimi. : DRAM

Ermiş,Kum ve Köpük,İnsanoğlu İsa,Sözler gibi yapıtları dilimize de çevrilmiş Lübnan asıllı ABD’li yazar ve şair.:HALİL CİBRAN

Erotik, şehevi : KÖSNÜL

Erozyon etkisiyle oluşmuş,yumuşak engebeli yeryüzü parçası,yontukdüz.:PENEPLEN

Erteleme. : TECİL

Erzak odası. : KİLER

Erzincan yöresine özgü siyah üzüm cinsi.:CİMİN

Erzincan,Tunceli,Elazığ,Bingöl illerinde üretilen tanınmış bir tulum peyniri.:ŞAVAK


Erzincan’da bir kaplıca ve buradan çıkarılan tanınmış maden suyu. : BÖGERT

Erzincan’da ünlü bir şelale.:GİRLEVİK

Erzincan’ın bir ilçesi. : İLİÇ

Erzincan’ın Tercan ilçesinde kendi adını taşıyan kümbetiyle de tanınmış Saltuklu emiresi.:MAMAHATUN

Erzincan-Refahiye karayolunda bir dağ geçidi. : SAKALTUTAN

Erzurum ilinde bir göl ve çağlayan. : TORTUM

Erzurum yöresinde “saya” törenine verilen ad. : KALİK

Erzurum yöresine özgü,yoğurt ve yarmayla yapılan çorba.DEN

Erzurum’da Oltu ilçesine özgü, “yatık döner” de denilen bir tür kebap. : CAĞ

Erzurum’da ünlü bir medrese.:YAKUTİYE

Erzurum’daki çifte minareli medresenin bir başka adı.:HATUNİYE

Erzurum’un Pasinler ilçesinde bir kaplıca.:ALİ PAŞA

Erzurum’un Uzundere ilçesinde, ünlü bir Gürcü kilisesi. : ÖŞKVANK

Esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir minenin,gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği.:ŞAVAT

Esenlik dilemek. : SELAM

Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG

Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR

Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA

Esir çocuk. : BEÇE

Esirgeyici,merhametli.:RAUF

Esirler.:ÜSERA

Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL

Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL

Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA

Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM

Eski Ahit’in altı değişik metnini bütünleştiren “Heksapla” adlı yapıtıyla ünlü, erken dönem Yunan kilisesinin en önemli ilahiyatçısı. : ORİGENES

Eski Asur kenti. : NİNOVA

Eski ayakkabı. : KELİK

Eski Babil başkentlerinden biri.:LARSA

Eski bez parçası,paçavra. : ÇAPUT

Eski biçimine çevirme. : İRCA

Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. : FARAK

Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.(1283 gramlık). :OKKA

Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.:BATMAN

Eski bir Avrupa kavmi.:KELT

Eski bir çalgı. : MAR

Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN

Eski bir hacim ölçüsü.: KA

Eski bir Hindu tapınağı tipi.:ASANA

Eski bir salon dansı.: KADRİL

Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA

Eski bir tüfek. : KARABİNA

Eski bir Türk çalgısı.:IKLIĞ

Eski bir Türkistan parası.:KİPEK

Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 santimetreye eşit).: ARŞIN

Eski bir uzunluk ölçüsü.(65 cm boyunda). : ENDAZE

Eski çağ Roma yapıtlarında bulunan tuhaf,gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu.:GROTESK

Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.:ARKEOLOJİ

Eski çağlardan kalma yapıt. : ANTİKA

Eski çağların en büyük hekimlerinden biri olan ve deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan eski Yunanlı hekim. : GALENOS

Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.:TAO

Eski dide dullar.:ERAMİL

Eski dilde surat,yüz. : RU

Eski dilde acıyan. : RAİF

Eski dilde adalet,doğruluk.:ADL

Eski dilde adet, tören. : DEB

Eski dilde ağırbaşlılık, vakar. : VAK

Eski dilde ağız. : FEM

Eski dilde ağız.DEHEN

Eski dilde ağlatma. : IBKA

Eski dilde akıllı. : LEBİBE

Eski dilde aktar anlamında sözcük.:ATTAR

Eski dilde alametler, işaretler. : ALAİM

Eski dilde alın. : NASİYE

Eski dilde altın. : ZER

Eski dilde ameller, istekler. AMAL

Eski dilde anahtar.:MİFTAH

Eski dilde anlama,kavrama,kavrayış.:FEHİM

Eski dilde anne. : EM.: ÜM.:MADER

Eski dilde Aralık ayı. : BİRİNCİ KANUN : İLK KANUN

Eski dilde arka,sırt.:ZAHR

Eski dilde arkası sıra.: DERADAP

Eski dilde arkeoloji.:ATİKİYAT

Eski dilde asla,hiçbir zaman. : EBEDA

Eski dilde aslan. : ŞİR : ESED

Eski dilde asma,bağ kütüğü.:REZ

Eski dilde astrolog.:NÜCUMİ

Eski dilde aşiretler,oymaklar.:AŞAİR

Eski dilde at, beygir. : ESB

Eski dilde atasözü.DARBIMESEL

Eski dilde ateşler. : NİRAN

Eski dilde atik,çevik.:ÇALAK

Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR

Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR

Eski dilde ayna. : MİRAT

Eski dilde ayrı durma.Sıkma, sıkarak bağlama. : ŞET

Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE

Eski dilde azı dişi.: NAB

Eski dilde baba Cet. : EB

Eski dilde bağırsaklar. : EMA

Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama.: TAKYİT

Eski dilde balık. : MAHİ

Eski dilde balta.: TEBER

Eski dilde başhekim.:SERTABİP

Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ

Eski dilde bayrak,sancak.:RAYET

Eski dilde belediye . : URAY

Eski dilde belirti. : NİŞANE

Eski dilde bencillik.:ENANİYET

Eski dilde benzer,eş,aynı anlamında sözcük.:NİD

Eski dilde berber. ERUKAR

Eski dilde berrak,duru.:NAB

Eski dilde beşte bir.:PENÇİK

Eski dilde beyaz şaraba verilen ad.:ZERAB

Eski dilde beyazlanma,ağarma anlamında sözcük.:İBYİZAZ

Eski dilde bırakma,salıverme.:ITLAK

Eski dilde biçimsel anlamında bir sözcük.:SURİ

Eski dilde bilgiçlik taslayan.:MALUMATFURUŞ

Eski dilde bilmeceler.:ELGAZ

Eski dilde bin sayısı.:ELF

Eski dilde bir şeyin geçmişi.:SİBAK

Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL

Eski dilde bitiştirme,birleştirme,iki şeyi birbirine ekleme. : İLSAK

Eski dilde boy,endam. : KAD

Eski dilde boylam. : TUL

Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.:NEFİR

Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK

Eski dilde böğürtlen.:BÜK

Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK

Eski dilde burun.:ENF

Eski dilde bülbül. : ANDELİB

Eski dilde cam,kristal.: MİNA

Eski dilde cehennem. : TAMU

Eski dilde cehennem.:NİRAN

Eski dilde cıva. : ABEK

Eski dilde cömertlik,iyilikseverlik.:SEMAHAT

Eski dilde çekinme, razı olmama. : İBA

Eski dilde çekirge. : MİK

Eski dilde çeyrek. : RUBU

Eski dilde çizme. : MUSE

Eski dilde çocuklar.:EFTAL

Eski dilde çok bağışta bulunan. : MİNAM

Eski dilde çok konuşan,geveze anlamındaki sözcük.:RAAD

Eski dilde çok olma durumu, çokluk, bolluk. Kalabalık. : KESRET

Eski dilde çok sık kadın boşayan erkek. : MITLAK

Eski dilde çöl. : TİH

Eski dilde çukur.:ÜKRE

Eski dilde dağ eteği, çayırlık, çimenlik. : RAG

Eski dilde dağ kırlangıcına verilen ad.:UVVAR

Eski dilde dağ.:CEBEL

Eski dilde daha doğru, en sağlam. : ASAH

Eski dilde damar.: REG

Eski dilde damla hastalığı.:NIKRİS

Eski dilde davul.:TABL

Eski dilde değme,dokunma. : MES

Eski dilde delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ

Eski dilde demir. : AHEN

Eski dilde deri kalkan.DARAKA

Eski dilde derin hale getirme. : İKAR

Eski dilde derinlik.:UMK

Eski dilde derinlikler. : AMAK

Eski dilde deve.:ŞÜTÜR

Eski dilde devirler,çağlar,zamanlar.:EDVAR

Eski dilde dışarı çıkarma,dışarı atma. : ITRAH

Eski dilde dilek.:KAM

Eski dilde dilenci.: SAİL.:GEDA

Eski dilde dilsiz.:EBKEM

Eski dilde dinç, güçlü, kuvvetli. : TÜVANA

Eski dilde dinlenme,istirahat.:AJ

Eski dilde diyalektik.:CEDEL

Eski dilde doğuştan kör. : NABİNA

Eski dilde doku. : NESİÇ

Eski dilde dokumacılıkta,tüle benzer ince ve saydam bir kumaş.:SAKANGUR

Eski dilde dolum, dolma, doluluk. : MELA

Eski dilde dostlar, arkadaşlar. : İHVAN

Eski dilde doyurma.:İŞBA

Eski dilde dökme,akıtma.:İRAKA

Eski dilde dölleme,döllenme.: İLKAH

Eski dilde dönek.:ALLAK

Eski dilde dönence.: MEDAR

Eski dilde dördüncü.:RABİA

Eski dilde dörtte bir,çeyrek.:RUBU

Eski dilde dudak. : LEB

Eski dilde duruşma.:MURAFAA

Eski dilde duvar. : DAR

Eski dilde düğün yemeği./Saadet, mutluluk. : URS : URAS

Eski dilde düşman . : ADU

Eski dilde düşmanlar, hasımlar. : HUSUM

Eski dilde eczacı.:İSPENÇİYAR

Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN

Eski dilde ekmek. : NAN

Eski dilde el ustalığı.:ZANAAT

Eski dilde el.: DEST

Eski dilde elbise,çamaşır.:CAME

Eski dilde elma: . : SİB

Eski dilde en azından., asgari. : LAAKAL

Eski dilde en sefiller,pek aşağı.:ESFEL

Eski dilde en sonra bulunan, sonuncu. : HATEM

Eski dilde en tatlı.: AZEB

Eski dilde engel,uymazlık.:BEİS.:HAİL

Eski dilde enine, enlemesine. : ARZANİ

Eski dilde er, erkek. : NER

Eski dilde erik. : ALU

Eski dilde erkeğin kadını boşaması.:TALAK

Eski dilde erkek evlatlar.:PÜSERAN

Eski dilde erkekler.: RİCAL

Eski dilde eskiler anlamında sözcük.:ATAİK

Eski dilde estetik. : BEDİA

Eski dilde eş,zevce.:REFİKA

Eski dilde eşek .: HAR

Eski dilde eşik.:ASİTANE

Eski dilde et. : LAHM

Eski dilde etek. : DAMEN

Eski dilde eziyet,sıkıntı,azap.:RENC

Eski dilde faiz.:RİBA

Eski dilde fakat,ama,ancak anlamında sözcük.:LİK

Eski dilde fiiller,eylemler anlamında sözcük. :EFAL

Eski dilde frengi hastalığına verilen ad.:ATEŞEK

Eski dilde gayri, başka. : SİVA

Eski dilde gazete. : CERİDE

Eski dilde gece. : ŞEB : LEYL

Eski dilde geceler : LEYAL

Eski dilde geçip gitme, sona erme.: MÜRUR

Eski dilde gelin. Gelin,yeni evlenmiş kadın. : ARUS

Eski dilde gemi demiri.:MİRSAT

Eski dilde gemi. : SEFİNE : SABİHA : KEŞTİ

Eski dilde geometri.:HENDESE

Eski dilde gerdek. : ARİS

Eski dilde geri çeviren,reddeden. :RAD

Eski dilde geri döndürme,geri çevirme.:REKS

Eski dilde gidiş, gelip gitme. : REFTİ : REFT

Eski dilde giyen,giyinmiş.:LABİS

Eski dilde giysi,giyecek.:RUBA.:LİBAS

Eski dilde gizem.:RAZ

Eski dilde gökbilim,astronomi.:FELEKİYAT

Eski dilde gökkuşağı.:TİRAJE

Eski dilde gömlek. : KOMİS

Eski dilde görme.:RÜYET

Eski dilde gösterme.:İRAE

Eski dilde göz. : AYN: DİDE

Eski dilde gözyaşı.:EŞK

Eski dilde güç, iktidar elde etme anlamında sözcük. : NAMİYE

Eski dilde güçsüz bırakma. : İHAN

Eski dilde gün.:RUZ

Eski dilde gün.:YEVM

Eski dilde güneş yada ay tutulması. : KESF

Eski dilde güneş.:ŞEMS

Eski dilde günlük olayların yazıldığı defter. :RUZNAME

Eski dilde güreş. : AFTAB

Eski dilde gürültü. Savaş. : VEGA

Eski dilde güzel kokulu şey. : ŞEMİME

Eski dilde haberci,ulak.: SAİ

Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara,özellikle Fransızlara verdiği ad:.DİDON

Eski dilde hasta.:BİMAR

Eski dilde hastalık , dert. : DA

Eski dilde hastalık.:MARAZ


--

Eski dilde hastalıklar.:EMRAZ

Eski dilde hazırlama,yerleştirme.:TABİYE

Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME

Eski dilde hesap defteri.. : ABAR

Eski dilde hesap, tahmin, istatistik. Araştırma, inceleme. : AMAR

Eski dilde hevesler, istekler. : EHVA

Eski dilde hiddet, öfke, kızgınlık. : KAKINÇ

Eski dilde hokkabazlık, el çabukluğu. : ŞABEZE

Eski dilde hor görülen,aşağılanmış olan.:AHKAR

Eski dilde horoz.DİK

Eski dilde hükümetin,hazinenin malı olan,beylik.:MİRİ

Eski dilde ılgın ağacı.: AC

Eski dilde ibadet etme.:TAAT

Eski dilde ibadet.:KUNUT

Eski dilde iç,öz,asıl,merkez.:SAMİM

Eski dilde içi taşla örülü kuyuya verilen ad.:RES

Eski dilde idare etmek., temize çıkarmak. : ABRAMAK

Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB

Eski dilde ikiz anlamında sözcük.:TEVEM

Eski dilde ikizler burcu.:CEVZA

Eski dilde iklimler.:EKALİM

Eski dilde ilkbahar.:NEVBAHAR

Eski dilde insanlar, kimseler. : KESAN

Eski dilde integral. :TAMAMİ

Eski dilde intikam. : SAR

Eski dilde it üzümü.:BAREC

Eski dilde iyi cins at. : SAFİN

Eski dilde kadın.: ZEN

Eski dilde kadınca,kadın gibi.:ZENANE

Eski dilde kadınlar, kızlar. : İNAS

Eski dilde kahramanlar, yiğitler. : ASÜD

Eski dilde kale hendeği. : UR

Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA

Eski dilde kalın kafalı.:GABİ

Eski dilde kalın sopa,değnek.:MATRAK

Eski dilde kamış. : NAY

Eski dilde kan pıhtısı. : ALAK

Eski dilde kan. : DEM.:HUN

Eski dilde kanat.:BAL

Eski dilde kansere verilen ad.:AKİLE

Eski dilde kapı önü,eşik.:ASİTAN

Eski dilde kaplan.:BEBİR

Eski dilde karanlık.:ZULMET

Eski dilde karınca. : MUR

Eski dilde karında su biriktirme hastalığı. : AMAR

Eski dilde kartal takım yıldızının adı.:UKAB

Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN:SONTEŞRİN

Eski dilde kaş.: EBRU

Eski dilde katıksız,saf.:RAİK

Eski dilde kaz.: BAT

Eski dilde kazalar,belalar.:AVARIZ

Eski dilde kemik. : AZM

Eski dilde kent,şehir. :ŞAR

Eski dilde kesin bilgi,sağlam kanıt.:İKANİ

Eski dilde kılıç. : TİG .:SEYF

Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN

Eski dilde kilise çanı.:NAKUS

Eski dilde kimse. : KİMESNE

Eski dilde kimseler, insanlar. : KESAN

Eski dilde kip.:SIYGA

Eski dilde kirpikler.:MÜJGAN

Eski dilde koku. : BU

Eski dilde kolay. : ASAN

Eski dilde konsolos.:ŞEHBENDER

Eski dilde korkan, ürkek. : REMENDE

Eski dilde korku,heyecan.:REV: BİM

Eski dilde kovma. : İBAD

Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR

Eski dilde köpek. : SEG : SEK

Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET

Eski dilde kötü iş yapma,kötülük etme.:İRTİKAP

Eski dilde kötülükçü,fesat kimse. :ŞERİR

Eski dilde köyle ilgili,köylü. :RUSTAİ

Eski dilde kucak.:AGUŞ

Eski dilde kumaş. : KALA

Eski dilde kural dışı,uyumsuz.:ŞAZ

Eski dilde kurban bayramı. : ADHA

Eski dilde kuş gagası. :NUL

Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT

Eski dilde kuvvetler,güçler.:KUVA

Eski dilde küçük mızrak. :NİZEK

Eski dilde lanet sözü. : LAN

Eski dilde mektup, mesaj ulaştırma. : BELAĞ

Eski dilde mermer.:RUHAM

Eski dilde mezarlar,kabirler.:MEDAFİN

Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK

Eski dilde mizah sanatı.:MÜZAHE

Eski dilde mum, balmumu.: ŞEM

Eski dilde mutlu etme, mutluluk verme. : İSAD


Eski dilde mühür. Yüzük gibi parmağa takılan mühür. : HATEM

Eski dilde müjde, müjdeli haber. : SAVA

Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN

Eski dilde mürettebat.:TAİFE

Eski dilde narin, ince, dokunaklı, hassas. Merhametli, çok acıyan. Yufka yürekli, açıyan. (İslam hukukunda: Köle). : RAKİK

Eski dilde nevale,azık. : TUŞE

Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN:KANUNUSANİ

Eski dilde odun,ağaç. :UÇARI

Eski dilde oğul,evlat.:İBN

Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ

Eski dilde ok.. : TİR

Eski dilde Oklar. NİBAL

Eski dilde on sayısı. : AŞR

Eski dilde onarma.:REM

Eski dilde ondalık.:AŞARİ

Eski dilde onluklar.:AŞERAT

Eski dilde otlar. : ERA

Eski dilde oturan, oturmuş anlamında birleşik sözcükler oluşturan sözcük. : NİŞİN

Eski dilde öç,intikam.:SAR

Eski dilde öd kesesi.:MERARE

Eski dilde öfke.:RİS

Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ

Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH

Eski dilde ömürler, hayatlar, yaşlar. : AMAR

Eski dilde önce davranma.:TAKADDÜM

Eski dilde öncü.:TALİA

Eski dilde örtme, gizleme.: SETR

Eski dilde örtüler,zarlar anlamında sözcük.:AGŞİYE

Eski dilde örümcek. : ANKEBUT

Eski dilde özdeyiş.:KELAMIKİBAR

Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR

Eski dilde papağan. :TUTİ

Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK

Eski dilde parlama.:LEM

Eski dilde parlayan,parlak.:ŞARIK

Eski dilde peçe,yaşmak. : LİSAM

Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA

Eski dilde pirinç. : ERZ

Eski dilde rüzgar, esinti. : RİH

Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB

Eski dilde sağır. : ASAM

Eski dilde sanık.: MAZNUN

Eski dilde satın alma.:İŞTİRA

Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF

Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ

Eski dilde sefil, pek aşağı. : EZFEL

Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL

Eski dilde sevinçli,neşeli.:ŞADAN

Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK

Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB

Eski dilde sığır çobanı.: RAİ

Eski dilde sıhhi. : ZENİ

Eski dilde sıkıntı verici.:MUKASSİ

Eski dilde siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT

Eski dilde sol taraf.:YESAR

Eski dilde soluk,nefes.DEM

Eski dilde sorgu yargıcı. : MÜSTANTİK

Eski dilde soylular,aristokrasi.:ZADEGAN

Eski dilde sövme,sövgü. :ŞETİM

Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE

Eski dilde su.. : AB : MA

Eski dilde suda yüzme.:SİBAHAT

Eski dilde sultanlar.:SELATİN

Eski dilde sundurma.:REVAK

Eski dilde surat, yüz. : RU

Eski dilde sülük. : ALAK

Eski dilde sünnet etme.:HİTAN

Eski dilde süreç.:VETİRE

Eski dilde süs.: ZİVER

Eski dilde şairler.:ŞUARA

Eski dilde şarap.. :HAMR.:MÜL:NUŞDARU

Eski dilde şehir.:ŞAR

Eski dilde şehvet.:BAH

Eski dilde şiddetli ceza,ibret.:NEKAL

Eski dilde şiirler.:EŞAR

Eski dilde şişme, kabarma. : AMASA

Eski dilde şöhret, ün. : NENG

Eski dilde şüpheci, kuruntulu kimse için kullanılan sözcük. : MERAKİ

Eski dilde şüphecilik (felsefede). : İNADİYE

Eski dilde taç.: İKLİL

Eski dilde taçlar. : TİC

Eski dilde tahtlar. : ERAİK

Eski dilde takım,çeşit.:MAKULE

Eski dilde tanrılık vasfı,tanrısallık.:ULUHİYET

Eski dilde tarak. : ŞANE

Eski dilde tasarlama.:TASMİM

Eski dilde taş. :SENG

Eski dilde taşları parçalamakta kullanılan büyük çekiç.:MİTİN

Eski dilde terim.:ISTILAH

Eski dilde ticaret.:TECİM

Eski dilde titreyiş, titreme. : RAŞE

Eski dilde toplama. : İCMA

Eski dilde toz,toprak.:GUBAR

Eski dilde trigonometri.:MÜSELLESAT

Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA

Eski dilde tuz. : NEMEK

Eski dilde Türkler anlamında sözcük. : ETRAK

Eski dilde uğursuzluk. : HUSUM

Eski dilde unutma.:NİSYAN

Eski dilde uyunacak yer,yatak odası.:MENAM

Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM

Eski dilde uzaklık, ara. : KAB

Eski dilde ülser.:KARHA

Eski dilde üzengi.: RİKAB

Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME

Eski dilde üzüm. : İNEB

Eski dilde üzüntü, kaygı, : HEM

Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET

Eski dilde vurmak.:URMAK

Eski dilde yabancı.:BİGANE

Eski dilde yağmur,sağanak.:BARİS

Eski dilde yağmur.:MATAR

Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN

Eski dilde yalan.:ENİSAN

Eski dilde yanak.:İZAR

Eski dilde yara. : KARHA

Eski dilde yara.:ZAHM

Eski dilde yaradılış.:FITR

Eski dilde yardım. : NASR

Eski dilde yarım arşın veya 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi.Kadem.:AYAK

Eski dilde yasaklayan, engel olan. : NAHİ

Eski dilde yazı dizisi.:TEFRİKA

Eski dilde yedi sayısı.

Eski dilde yemin etme. : İLA

Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN

Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT

Eski dilde yıl. : AM

Eski dilde yılan.: MAR

Eski dilde yıldırım.: BARİKA

Eski dilde yıldız.:SİTARE

Eski dilde yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösterir çizelge. : ZAYİÇE

Eski dilde yırtma. : ÇAK

Eski dilde yiğitler, kahramanlar. : ASÜD

Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK

Eski dilde yumuşaklık,gevşeklik.:NERMİ

Eski dilde yumuşaklık.: NERM

Eski dilde yuva.:LANE

Eski dilde yuvar.:KÜREVYE

Eski dilde yüz örtüsü,peçe.:NİKAB

Eski dilde yüzyıl.: ASR

Eski dilde zalimler, zulmedenler. : ZALEME

Eski dilde zaman, vakit. : ADAR

Eski dilde zaman.:EYN

Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ

Eski dilde zor.:TENG

Eski dilde zorluk, güçlük. Darlık, sıkıntı. Zor iş. Tıp. : USRET:USR

Eski dilde,yenirce denilen yaraya verilen ad.:AKİLE

Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA

Eski el yazılarını okuma bilgisi. ALEOGRAFİ

Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI

Eski eşya.:PILIPIRTI

Eski Fars’ların,Medlerin ve Asurluların kullandığı yazı.:ÇİVİYAZISI

Eski Filistin ülkesine verilen ad.:KENAN

Eski haline getirme.:İRCA

Eski Hindistan’ın en ünlü hükümdarlarından biri.:AŞOKA

Eski hukukta rüşvet verenle alan arasında aracılık edene verilen ad. : RAİŞ

Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. : ANAHİTA

Eski İran inanışında aşk ve doğurganlık tanrıçası.:ANAHİTA

Eski İran inanışında karanlık ve kötülük tanrısı. : EHRİMEN

Eski İran’da hükümdarların taht salonlarına ve bu salonu içeren önü sütunlu saraylarına verilen ad.:APADANA

Eski İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN

Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN

Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR

Eski İstanbul evlerinde çatının döşemesi tahta üstü çinko çatılı bölümü.:TAHTABOŞ

Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer aldığı yapıt. : EDDA

Eski Japon bozuk parası. : RİN

Eski Japon uzunluk ölçüsü.:Rİ

Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO

Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN

Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES

Eski kitap alıp satan.:SAHAF

Eski kitap ciltlerinde bir yanından alt kapağın dış kenarındaki sertaba bağlı,öbür yanı üçgen biçiminde olan parça.:MIKLEB

Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN

Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk.:VANDAL

Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk.:VANDAL

Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA

Eski Mezopotamya halklarının ay tanrısı.:ENZU

Eski Mezopotamya halklarının deniz tanrıçası. : TİAMAT

Eski Mezopotamya halklarının en önemli bayramı.:AKİTU

Eski Mezopotamya halklarının en tanınmış tanrıçası. : İŞTAR

Eski Mezopotamya halklarının gök tanrısı. : ANU

Eski Mezopotamya halklarının koruyucu tanrısı.:MARDUK

Eski Mezopotamya halklarının yazı ve bilgelik tanrısı. : NABU

Eski Mısır dininde “ka” ve “ah” ile birlikte ruhun üç görünümünden biri. : BA

Eski Mısır dininde bir tanrı. :SERAPİS

Eski Mısır dininde evreni ve her şeyi yaratan tanrı.:PTAH

Eski Mısır dininde güneşin ve yaratıcı tanrının görünümlerinden biri. : ATUM

Eski Mısır inanışında ana tanrıça. : İSİS

Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS

Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV

Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık.:SFENKS

Eski Mısır ve Yunan’da dikilmiş yekpare bir taştan oluşan anıt.:STEL

Eski Mısır’da bereket ve hasat,üreme ve doğurganlık tanrısı. : MİN

Eski Mısır’da doğan güneş tanrısı.:İHİ

Eski Mısır’da güneş kursu olarak betimlenen güneş tanrısı. : ATON

Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON

Eski Mısır’da kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.:AMULET

Eski Mısır’da korkunç görünümlü bir cüce olarak betimlenen tanrı.:BES

Eski Mısır’da ölüler ülkesine verilen ad.:İALU

Eski Mısır’da ölülerin koruyucu tanrısı. : OSİRİS

Eski Mısır’da savaşçıların ve silahların tanrıçası.:ANAT

Eski Mısır’da su aygırı avcısı olarak betimlenen tanrı. : ONURİS

Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.:NOM

Eski Mısır’da taşımacılıkta kullanılan bir tür tekne.: BARİ

Eski Mısır’da üretici güç. : KA

Eski Mısır’da,18. hanedandan dört firavunun ismi: AMENOFİS

Eski Mısır’da,kişinin muska gibi kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.:AMULET

Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS

Eski Mısır’ın en parlak dönemindeki başkenti. :TEB

Eski Mısır’ın ölüler tanrısı.:ANUBİS

Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU

Eski mimarlıkta yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK

Eski Ortadoğu halklarının bereket tanrısı. : BAAL

Eski Roma evlerinin ortasında,evin bütün bölümlerinin açıldığı avlu.:ATRİUM

Eski Roma’da artık emeklilik hakkını elde etmiş olan asker.:VETERANUS

Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad.:PLEBLER

Eski Roma’da soyluların oluşturduğu siyasal parti.:NOBİLİTAS

Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası.DİANA

Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.:NOMAHYA

Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM

Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA

Eski Rus kentlerinin tahkim edilmiş orta mahallesine verilen ad. : KREMLİN

Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL

Eski salon danslarından biri ve bu dansın müziği.:KADRİL

Eski Sparta’da halk meclisi.:APELLA

Eski Sümer su tanrısı. : EA

Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE

Eski tekkelerde dervişlerin yalnızca ibadet etmek ve çile doldurmak için kapandıkları ,saraylarda ise girilmesi yasak olan oda.:HALVETHANE

Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL

Eski Türk çalgılarından biri. : MUGNİ

Eski Türk devletlerinde , özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. : ATABEK

Eski Türk devletlerinde yolları koruyup gözeten görevlilere verilen ad.:YASAVUL

Eski Türk gelenek ,görenek,töre ve hayatına uygun,alafranga karşıtı. : ALATURKA

Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA

Eski Türk sanatında kağıt oymacılığına verilen ad.:KAAT

Eski Türkçede rüşvet anlamında kullanılan sözcük. :ORUNÇ

Eski Türklerde at, köpek, keçi gibi evcil hayvanların mumyalarına verilen ad. : KİP

Eski Türklerde atasözü, tez. : SAV

Eski Türklerde bazı heykellere verilen ad. : AĞALMATA

Eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğul. : TEKİN

Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN

Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça. : UMAY

Eski Türklerde deniz tanrıçası. : AKANA

Eski Türklerde doğaüstü güçlerle doğrudan iletişim kurma yeteneği olduğuna inanılan din adamı.:ŞAMAN

Eski Türklerde doğum tanrıçası.:AYZIT

Eski Türklerde gök tanrısı. : ÜLGEN

Eski Türklerde hanlardan yada beylerden biri öldüğünde mezarı üzerine serilen ve daha sonra yoksullara dağıtılan kumaş.:EŞKE

Eski Türklerde hükümdarlara ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen unvan.:İLİG

Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN

Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. : ATASAGUN

Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL

Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL

Eski Türklerde ölen bir kişinin ardından yazılan şiir türü.:SAĞU

Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan suret ve heykellerine,toteme verilen ad.: ABAK

Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. : YOĞ : YUĞ

Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK

Eski Türklerde şamanın hastaları iyileştirmek için okuduğu dualara verilen ad.:ARPAĞ

Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN

Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem veya hukuk.:ÜLÜŞ

Eski Türklerde tufan tanrısı. : CAYIK

Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın seçme muhafızlarına verilen ad.:NÖKER

Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA

Eski Türklerde yer altı tanrısı. : ERLİKHAN

Eski Türklerde yeraltında yaşadığına ve timsahı andırdığına inanılan canavar. : ABRA

Eski Türklerin dini. : ŞAMANİZM

Eski Türklerin inanışında su perisi.:İLAYDA

Eski Türklerin savaşa giderken taşıdıkları ipek yada yaban sığırı kuyruğundan tuğ.:BEÇKEM

Eski ve usta gemici. : ÇAÇA

Eski vezir konaklarında bir kısım müstahdeme verilen ad.:ZOBU

Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ

Eski yazıları inceleyen bilim dalı.:PALEOGRAFİ
Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS

Eski Yunan müziğinde eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık.:KOMA

Eski Yunan da Dionysos şerefine düzenlenen ve komedinin doğmasına neden olan şenliklere verilen ad.:KOMOS

Eski Yunan dininde toprak ve bereket tanrıçası.DEMETER

Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.:EZOP (AİSOPOS)

Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT

Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. : AGORA

Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE

Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS

Eski Yunan mitolojisinde,Apollon ve Artemis’in annesi olan,Titanların kızı . : LETO

Eski Yunan mitolojisinde,Artemis tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu olan dev avcı.:ORİON

Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE

Eski Yunan sanatında,ayakta duran genç ve çıplak erkek heykeli.:KUROS

Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad. : SKENE

Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON.: ASKLEPİOS

Eski Yunan’da büyük olasılıkla Anadolu’nun güneybatısındaki Konya’dan türeyen tanrıça.:HEKATE

Eski Yunan’da eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilen en küçük aralık. : KOMA

Eski Yunan’da koşu,uzun atlama,cirit atma,disk atma ve güreşi kapsayan atletizm yarışması.:PENTATLON

Eski Yunan’da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer.:ODEON

Eski Yunan’da,kent devleti (polis) dışında kalan taşra bölgesi yada köy.DEMOS

Eski Yunanda lir çalıp şiirlerini söyleyen şair.:AED

Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK

Eski Yunanistan’da,içinde genellikle çeşitli binalar ve bağışlarla çevrili bir tapınağın da yer aldığı kutsal alan.:HİERON

Eski Yunanlı,Grek.:HELEN

Eski Yunanlılarda,belli bir biçimi ve karakteri olan müzik yapıtı.:NOMOS

Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ

Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP

Eski Yunan-Roma dininde,toprağın ve ürünün bereketini simgeleyen doğa tanrısı.DİONYSOS

Eski zamandan kalan,arkaik.:ESKİL

Eski zamanla ilgili. : ATİK

Eski, ezeli. : KADİM

Eski, seki, eksi” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM

Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para yada armağan.:CAİZE

Eskiden “arkeoloji” anlamında kullanılan sözcük. : ATİKİYAT

Eskiden “Pastoral” anlamında kullanılan sözcük. : RAİYE

Eskiden 1283 gram ya da 400 dirhem ağırlığındaki ölçü birimi; okka. : KIYYE

Eskiden adet, tören. : DEB

Eskiden ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir.:PRANGA

Eskiden akıl hastalarına bakmakla yükümlü gardiyan,hademe.:GÜLLABİCİ:GÜLLABİ

Eskiden albay. : MİRALAY

Eskiden Alman ordusunda kullanılmış bir tür tabanca.:PARABELLUM

Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB

Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN

Eskiden Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE

Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.: LEZEZ

Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası.DİLİJANS

Eskiden Avrupa’da yayılmış olan mobilya,giyim vs üslubu.:AMPİR

Eskiden Avrupa’ya verilen bir ad.:FRENGİSTAN

Eskiden avukata verilen ad. : MUHAMİ : MAHAMAT

Eskiden aynı adı taşıyan ottan,bugün ise yapay yollarla elde edilen,mavi renkli,sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya.:ÇİVİT

Eskiden Bağdat, Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ

Eskiden bazı bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü.:MAHRAMA

Eskiden beli ince göstermek için kadınların kalça üzerine bağladıkları yastık.:UHDUME

Eskiden beyaz sandal,sümbül kökü,kırmızı gül,turunç ve iğde çiçekleri gibi kokulu maddelerin miskle karıştırılıp dövülmesinden yapılan güzel koku.:ABİR

Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK

Eskiden bir dairenin dışarıdaki ayak işlerine bakan kimse.:ÇUHADAR

Eskiden bir gazetenin geçici olarak kapatıldığını bildiren resmi yazı. :TATİLNAME

Eskiden birçok hastalığın tedavisinde kullanılan, macun kıvamında ilaç. : TİRYAK

Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR

Eskiden büyük cüzdan; Kağıt ve belgeleri saklamak için yapılmış dosya ya da mukavva kap; Evrak çantası. : CİLBEND

Eskiden büyük makamdaki kişileri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. : NEDİM

Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ

Eskiden çarşılarda aynı alışveriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm.:ARASTA

Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE

Eskiden dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.:ARAKIYE

Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke.DERGAH

Eskiden Devlet dairelerine gelen mektupların üzerine konan kayıt işareti. : AMED

Eskiden Dicle ve Fırat nehirlerinde kullanılan yelkenli tekne.:KAR

Eskiden din işleriyle uğraşan hocalar sınıfına verilen ad.:İLMİYE

Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.:REVENDÜK

Eskiden Ege Denizi’nde kullanılan narin yapılı bir tekne. : PIRAÇİRE

Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR

Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR

Eskiden fıkıh ve şeriat işleriyle uğraşan hocalar sınıfı ve bu kişilerin mesleği.:İLMİYE

Eskiden Filistin topraklarına verilen ad.:KENAN

Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR

Eskiden frengi hastalığına verilen ad.:ATEŞEK

Eskiden gemi demirlerini kaldırmada kullanılan zincir donanımı. KAVELETA

Eskiden gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse.:FORSA

Eskiden giyilen bir çeşit gömlek. : GİRİBANİ

Eskiden giyilen çapraz düğmeli ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN

Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket.:SETRE

Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN

Eskiden gümrük koruma memurlarının amirlerine verilen ad.DİDEBANBAŞI

Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR

Eskiden hattatların aharlı kağıtların üzerine sürdükleri eriyik. : TILA

Eskiden hem yelken hem de kürekle yürütülen bir savaş gemisi türü.:KADIRGA

Eskiden hep bir ağızdan ve makamla edilen dua veya ant.:GÜLBANG

Eskiden imaret ve camilerde,güneşin her mevsim izlenebildiği, saat ayarı için ayrılmış küçük oda.:MUVAKKİTHANE

Eskiden ince softan yapılan hafif ve dar bir üst giysisi türü.:KERRAKE

Eskiden İran hükümdarlarına verilen ad. : KİSRA

Eskiden İran’da kullanılan bir soyluluk unvanı.:MİRZA

Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN

Eskiden İran’ın kuzeydoğusunda yaşamış bir halk.:ZARANGELER

Eskiden İslam devletlerinde sınır boylarında gözcülük amacıyla kurulan karakol. : RİBAT

Eskiden İstanbul’da Galata Köprüsü ile Adalar arasında deniz taşımacılığını üstlenen işletme.:AKAY

Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ

Eskiden kadınların başlarına giydikleri bir çeşit başlık.:BÖRKEVİÇ

Eskiden kadınların giydikleri mantoya benzer üst giysisi. : FERACE

Eskiden kadınların sokakta giydikleri,mantoya benzeyen,arkası bol,yakasız,çoğu kez eteklere kadar uzanan bir üst giysisi türü.:FERACE

Eskiden kansere verilen ad. : AKİLE

Eskiden kara ordusuna verilen ad. : NİZAMİYE

Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ

Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU

Eskiden Karagöz oynatılan yerlere verilen ad.:HAYALHANE

Eskiden Kasım ayına verilen ad.:TEŞRİNİSANİ

Eskiden kervan yolları üzerinde açıkta namaz kılmak için yapılmış yer.:NAMAZGAH

Eskiden kervanların konaklaması için yapılmış olan büyük han.:KERVANSARAY

Eskiden kimi dervişlerin silah olarak taşıdıkları sapı uzun,keskin ayça biçiminde küçük ve hafif balta.:TEBER

Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL

Eskiden koç burcuna verilen ad.:HAMEL

Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM

Eskiden kökboya bitkisinden bugünse bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyar madde.:ALİZARİN

Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA

Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR

Eskiden kullanılan akçeden küçük metal para.:PUL

Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA

Eskiden kullanılan bir çeşit devrik yakalı kürk. : KAPANİÇE

Eskiden kullanılan bir çeşit fitilli tüfek.:ALAYBOZAN

Eskiden kullanılan bir çeşit gezme arabası.:KOÇU

Eskiden kullanılan büyük,üç köşe,yelkenli yük gemisi.:MAVNA

Eskiden kullanılan çapraz düğmeli,ipek yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN

Eskiden kullanılan düz yakalı,önü ilikli bir ceket türü.:SETRE

Eskiden kullanılan iki kuruşluk gümüş akçe.:İKİLİK

Eskiden kullanılan kukulatalı bir çeşit yağmurluk. : AVNİYE

Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak, dilimli çuha başlık. : ŞUBARA

Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN

Eskiden kullanılan ve 65 cm boyunda olan bir uzunluk ölçüsü.:ENDAZE

Eskiden kullanılan ve içinde afyon bulunan sulu bir ilaç.:LAVDANOM

Eskiden kullanılan ve iplik üzerine sırma sarmaya yarar dolap.:KULLAP

Eskiden kullanılan ve o zamanın 20 kuruşu değerinde olan gümüş sikke.:MECİDİYE

Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA

Eskiden kullanılan, kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. : KARAKO

Eskiden kullanılan,çoğu ipekten yapılan,uzun süslü bir üst giysisi türü.:KAFTAN

Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE

Eskiden kullanılan,yelkenle ve kürekle yol alan en büyük savaş gemisi.:KALYON

Eskiden kullanılmış bir tür eğri hançer. :ALENAS

Eskiden kullanılmış ince,uzun ve zarif bir kayık.:HANIM İĞNESİ

Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ

Eskiden kullanılmış,pamuk ve iplikle karışık dokunmuş hareli kumaş.:GEZİ

Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR

Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT

Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ

Eskiden lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavına verilen ad. : BAKALORYA

Eskiden medrese öğrencilerine verilen ad.:MOLLA

Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ

Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH

Eskiden mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK

Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.:CİZYE

Eskiden nesirde yapılan kafiye.:SECİ

Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK

Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ

Eskiden okçulukta “vurmak amacıyla, hedefe yönelik” anlamında kullanılan sözcük. : URASIYA

Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.:AMİNALAYI

Eskiden okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse. : MUİT

Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK

Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA

Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA

Eskiden pastoral anlamında kullanılan sözcük.:RAİYE

Eskiden pek çok türün adıyken şimdi bir tek türe verilen cins adı. Hippeastrum cinsi bitkilerin bahçecilikteki adı. : AMARİLLİS

Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ

Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO

Eskiden Roma,Bizans ve Alman İmparatorlarına verilen bir unvan.:KAYSER

Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH

Eskiden Rum korsanlarına verilen ad. : İZBANDUT

Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN

Eskiden Ruslara verilen ad.:MOSKOF

Eskiden sakaların içinde su taşıdıkları deriden yapılmış dar ağızlı kap.:KIRBA

Eskiden sanatlı en ince yazıya verilen ad.:GUBAR

Eskiden saraylarda ve büyük konaklarda yemek ve sofra işlerini yöneten kimse.:ÇEŞNİCİ

Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS

Eskiden silah olarak kullanılan ağır topuz. : GÜRZ

Eskiden silah, kılıç vb. nin birbirine çarpmasından çıkan ses, şakırtı. : KAKAA

Eskiden şairi bilinmeyen şiirlerin altına yazılan sözcük. : LAEDRİ

Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. : CAİZE

Eskiden şeker ve nişastayla yapılan bir tür tatlı.:REŞİDİYE

Eskiden şiirin en güzel beytine verilen ad. :UKR

Eskiden Tekel idaresine verilen ad.:REJİ

Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE

Eskiden toz haline getirilip cinsel uyarıcı olarak kullanılan bir cins kertenkele. : SAKANGUR

Eskiden trajediye verilen ad. : HAİLE

Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA

Eskiden tuluat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların dans ederek söyledikleri şarkı.:KANTO

Eskiden Türk garnizonlarında hizmet eden garsonlar.:MARTOLOS

Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT

Eskiden Türkistan’da kullanılmış bir para.:KİPEKİ

Eskiden türlü eşya ve öteberinin satıldığı çarşı yada pazaryeri.:SATAK

Eskiden tütün içmeye yarayan ağızlık uçlarını yapan kimse.:İMAMECİ

Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarının üzerine yazılan sözcük. : BEDUH

Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA

Eskiden üniversite ve yüksek okullara girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.:BAKALORYA

Eskiden üste giyilen ipekten,hafif,uzun ve süslü bir giyecek türü.:KAFTAN

Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE

Eskiden veba, basur ve mide hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir ravent türü. : RİBAS

Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.:ZOBU

Eskiden Yahudilerin ayırt edilmek için omuzlarına taktıkları sarı kumaş parçası.:ASELİ

Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok ince yarı saydam bez.:CUNA

Eskiden yazı kurutmak için kullanılan özel kumun konduğu üzeri delikli kap.:RIHDAN

Eskiden yazı levhalarına ya da yazma kitaplarına konulan hattat imzası. : KETEME.:KETEBE

Eskiden yazıdaki mürekkebi kurutmak için kullanılan ince kum. :RIH

Eskiden yazma kitapların cildine,baş sayfalarının üst bölümüne çizilen güneş biçiminde süs.:ŞEMSE

Eskiden yelkenli ve kürekli en büyük savaş gemisi.:KALYON

Eskiden yıldızların belli bir zamandaki yerlerini,durumlarını gösteren çizelge.:ZAYİÇE

Eskiden,para ve madalya kalıbı yapan kimse.:SİKKEKEN

Eskiden,tuluat tiyatrolarında genellikle kadın sanatçıların oyundan önce şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri.:KANTO

Eskil. : ARKAİK

Eskiler,eski insanlar.:KUDEMA

Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.: ESİR


Eskimek,dağılmaya yüz tutmak.:KAĞŞAMAK

Eskimiş bez parçası.:ÇAPUT

Eskimiş giyecek.: ALIK: ALAK

Eskimiş, üzerinden zaman geçmiş, kronik. : MÜZMİN

Eskimiş,değersiz kumaş parçası,paçavra.:PALASPARE

Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU

Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT

Eskişehir yöresinde hıdrellez manilerine verilen ad.:KİLİTAÇMA

Eskişehir yöresine özgü,kelek ve hıyarla yapılan bir tür salata.:KÖLEŞ

Eskişehir’e özgü bir tür helva.:MET

Eskişehir’in Mihalgazi ilçesinde bir kaplıca.:SAKARILICA

Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE

Eskrimde ve boksta rakibin hamlesini çelme.:PARAD

Esmer,açık kestane rengi rengi: KARAŞIN : KONUR.:KANUR

Esnaf kuruluşu. : LONCA

Esnaf,küçük dükkan sahibi.:SUKA

Esnafların kendilerine müşteri getiren kimselere ödedikleri komisyon.:HANUT

Esnek dokunmuş ipekli veya yünlü bir kumaş türü.:JARSE

Esperanto dilini bulan Polonyalı doktor.:ZAMENHOF

Esprili kimse,şakacı.:NÜKTEDAN

Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK

Eş anlamlı. : SİNONİM

Eş basınç. : İZOBAR

Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON

Eş zamanlı.: SENKRONİK

Eş,zevce. : REFİKA

Eşbasınç.:İZOBAR

Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN

Eşek binmeliği. : SEMER

Eşek eyeri,semeri.: PALAN


Eşek yavrusu. : SIPA

Eşek yavrusu.:KULUN

Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN:MERKEP

Eşey bezi. :GONAT

Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.:İMAGO

Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ

Eşeysiz üreme yoluyla bir tek bireyden türeyen birey yada bireyler topluluğu.:KLON

Eşgüdüm.:KOORDİNASYON

Eşgüdümcü. :KOORDİNATÖR

Eşik. : SÖVE

Eşikleri (köprü) kaydırılabilen 13 telli Japon çalgısı.:KOTO

Eşit,denk. : MÜSAVİ :MUADİL

Eşitlik,denklik.:MUADELET

Eşkanatlılardan,asmalara zarar veren,sarımsı renkte bir böcek,filoksera.:ASMABİTİ

Eşkenar dörtgen. : MAİN

Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan.:ETÜV

Eşyanın sundurma veya antrepoya boşaltılmaksızın bulunduğu aracın üzerinde muayene edilerek sahibine teslim edilmesi işlemine verilen ad. : SUPALAN

Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef, plastik, metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. : PAYET

Eşyaya vurulan damga.:EN

Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.:USTUFATO

Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.:KEF

Et kesimi yortusu. : APUKURYA

Et veya balık gibi asıl yemeğin yanına eklenen sebze,patates vb. yiyecekler.:GARNİTÜR

Et veya sebze ezmesi.:PÜRE

Et yemez. : VEJETARYEN

Et, balık ya da sebzeden oluşan ve hamura sarılarak fırında pişirilen yiyecek. : PATE

Etçillerden,tüyleri sık ve pas kırmızısı renginde,karnı,bacakları kara,postu beğenilen bir hayvan.:PANDA

Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE

Etene,son,plasenta,döleşi. : MEŞİME

Eter tiryakiliği.:ETEROMANİ

Eter. : LOKMANRUHU

Eti beyaz ve lezzetli bir balık.:SUDAK

Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK

Eti için avlanan bir deniz kabuklusu. : LANGUST

Eti için avlanan bir kuş.:ÜVEYİK

Eti için avlanan,pavuryaya benzer küçük su hayvanı.:ÇAĞANOZ

Eti lezzetli bir balık.:ORFOZ

Eti lezzetli bir tavuk ırkı.:ORPİNGTON

Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR

Etiket. : PAFTA

Etil alkol. : ETANOL

Etiyopya’da bir ırmak.:AUAŞ

Etiyopya’da insanoğlunun evrimini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan buluntu yeri.:OMO

Etiyopya’da yetişen,ekşimsi ve hoş bir çeşit ekmeğin yapımında kullanılan tahıl.:TEF

Etiyopya’nın başkenti.:ADDİSABABA

Etiyopya’nın eski para birimi.:TALARİ

Etiyopya’nın para birimi. BİRR

Etiyopyalı siyah Yahudilere verilen ad.:FALAŞALAR

Etken,yapan. : AMİL

Etkime. : TESİR

Etkin olmayan dönemlerde,yanardağların ağzından yayılan gaz.:FÜMEROL

Etkisiz, işe yaramaz. : ATIL

Etleri yenen hayvanların kesildiği yer,çöplük.:MEZBAHA

Etli ekmek.(Antakya).:KAYTAZ BÖREĞİ

Etli lahana yemeği.:KAPUSKA

Etli,salçalı bir Macar yemeği.:GULAŞ

Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen bir lahana cinsi.:ALABAŞ

Etnik. : BUDUNSAL

Etoburlardan,kendini korumak için düşmanına pis bir sıvı fışkırtan bir hayvan. : KOKARCA

Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.:EKİNOKOK

Etyaran da denilen ve daha çok parmaklarda oluşan dolama.:KURLAĞAN

Ev giysileri, sabahlık vb. yapımında kullanılan, ipekli ya da pamuklu, dökümlü kumaş. : ZENANA

Ev halkı, aile. : HORANTA

Ev halkı,çoluk çocuk.:BARK

Ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzı. : ENTİMİZM

Ev makarnası.:ERİŞTE

Ev, arsa, bahçe gibi taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı. : EMLAK

Ev,bark,ocak.:HANÜMAN

Ev,işyeri vs yerleri döşemek için gerekli döşeme.:MEFRUŞAT

Ev.:BEYT

Evcil bir deve cinsi. : HECİN

Evcil hayvanları güden küçük yaştaki çoban.:HODAK

Evcil hayvanları üretme ve yetiştirme bilimi.:ZOOTEKNİ

Evcil. : EHLİ

Evde kalmış kız. : KALIK

Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin oturduğu baş köşe. : TÖR

Everest dağının Nepal’deki adı.:SAGARMATHA

Evin avlusu.:HAYAT

Evin saçağı.:ÇALEN:ÇELEN

Evlek. : MAŞALA

Evlenme.:İZDİVAÇ

Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer.:SOFA

Evlerde tavan tahtalarının arasına konulan ya da tavana sıvanan çamur ya da sulu kireç. : BİRİŞİK

Evlerde yada dükkanlarda yüksekçe yerde yapılan raf. :TEREK

Evlerde yatak yorgan konulan yer.:MUSANDRA

Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA

Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ

Evlerin üstündeki karı atmakta kullanılan, büyük tahta kürek. : AYALAMA

Evli Bir Kadının Günlüğünden”, “Üç Kadın”, “Kurtlar” gibi romanlarıyla tanınmış kadın yazarımız.:PERİDE CELAL

Evli olmadığı bir kadının dostluğuna mazhar olmuş kimse.:AMAN

Evlilik korkusu. : AGAMAFOBİ

Evren :KOSMOZ

Evren bilim. : KOZMOLOJİ

Evren. : KAİNAT

Evrendeki varlıklarda ve şeylerde bir ruh bulunduğu inancına dayanan genel görüş.Canlıcılık.:ANİMİZM

Evrenin büyük bir patlama sonucu oluştuğunu savunan kuram. : BİG BANG

Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan felsefe doktrini.:HİLOZOİZM

Evrenle ilgili.:KOZMİK

Evrensel alıcı kan grubu. : AB

Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen çok eski bir Japon sağlık tekniği.:REİKİ

Evrensel. : ALEMŞÜMUL .:CİHANŞÜMUL

Evrim kuramına göre karaya çıkan ilk canlı olan ve 2006’da fosilleri bulunan hayvan.:TİKTAALİK

Evropiyumun simgesi.:EU

Eyer bezi. : HAŞA

Eyer kolanının tokaya geçen kayışı.:KAYASA

Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPRAK

Eyer takımı satıcısı.:SARAÇ

Eyerin arka bölümü.:TERKİ

Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan,altı düz demir halka.:ÜZENGİ

Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı bölüm. KAŞ

Eytişim. : DİYALEKTİK

Eyvah,yazık anlamında bir sözcük.:HAYFA

Ezgi,makam. : TERANE

Ezgi,türkü,nağme.:YIR

Ezgi.:MELODİ

Ezgiyle okunan şiir,türkü.:KÜĞ

Ezici.:KAHİR

Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE
 

gururum5.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol